bugün

entry'ler (3724)

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

Ben görme engelliyim ve bir kız var, o da görme engelli...
Ben, her şeyi göze alabileceğimi belirttim. Yani bu hayatı birlikte aşabiliriz dedim.
O ise iki görme engelli zor olabilir diye kafam karışık diyor.
Tavsiyelerinizi bekliyorum.

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

ben, bu dünyaya kaybetmeye mi deldim?
ulan çabalıyorum, çabalıyorum bir adım ileri gidemiyorum.
ulan görme engelliyiz diye sevmeye hakkımız yok mu?
göreni seversin, bir bok olmaz, görmeyeni seversin, zor olur der, gider.
lan ben, bu yükü kaldıramayacak olsam, bu yola girer miyim?
lan yeter, yeter!

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

Uzun zamandır yazamadım. Çünkü aşık oldum sanmıştım.
ben görme engelli, o da engelli…
birbirimize hayat olalım dedim ama olmadı.
meğer ben kendi kendime hayaller kurmuşum.
etrafımdaki herkes, bu kız sana göre değil dedi. bense devam ettirdim. bazen göremezsiniz.
hep ben suçluydum. elimi oynatsam suç oluyordu. o kız sevmiyor dediler. gerçekten öyleymiş.
sevmişim hatta bağlanmışım. dün bütün aşağılamalardan sonra psikiyatrik tedavi gör deyince işler koptu.
anlıyorumki ben düş görmüşüm, o ise kabus olmak istemiş.
bir kere nsılsın dememesinden, hastalandığımda şov yapma demesinden anlamam gerekti.
şimdi toparlanmaya çalışıyorum. sevmemiş usta.
Yaralar geçer ama izi kalıyor. Neden bu kadar kalp kırmak?
Kendimeyse kızgınlığım bu kadar niye bağlandımki üstelik sevmeyen birisine?

tarihi eserlere ismini kazimak

Aptallık ve mallıktır.

ilk buluşmada gelmeyen kız

Bir daha beni bulamaz. Tabi ciddi bir şey olmadıysa…

tarihi fotoğraflar

Çanakkale Savaşı'na gönüllü olarak katılan, 15 yaşındaki bombacı Ali Reşat Çavuş.

18 ekim 2021 azerbaycanın bağımsızlık günü

18 Ekim Can Azerbaycan'ın Bağımsızlık Günü Kutlu Olsun.

tarihi fotoğraflar

Cumhuriyetin ilk yıllarında bir sınıfın duvarında Göktürkçe ve Türkiye Tükçesiyle yazılmış TANRI TÜRK'Ü YAŞATSIN yazısı -1933

görsel

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

Bir derginin Ekim Sayısı’nda şiirim yayınlanacak.23 Ekim’de ulusal yayın yapan bir radyoda bağlamamla ve şiirlerimle olacağım.
işin televizyona gitme ihtimali de var.

günün sözü

Yolun götürdüğü yere gitmeyin, yol olmayan yerden gidin ve iz bırakın. -Ralph Waldo Emerson.

gecenin şiiri

Ey dilber!
Rakaşına tutunmuş bir çift yıldız,
Yüzünde çölden bozma bir tül var yalnız
Adem'i değil, seni gösterseydi Tanrı
Vallahi secde ederdi sana Albız

Ey dilber!
Bu meydanda kan döken değil
Kan kusandır maharetli dilSenin için indirdi kelimeleri Tanrı
Dudaklarıma değsin dudakların, biraz daha eğil

Ey dilber!
Zeyd'in şiirini ekle Kültigin'in cesaretine
Kör gecelerde çiğnediğim bu insan etine
Haram diyenleri helak etsin Görklü Tanrı
Haram, helaldir döne döne şiir söyleyene

Ey dilber!
Kahramanlar, bu meydanda senin için cenk eder
Adın çıksa dilimden, cümlesi meydanı terkeder
Vallahi dilim fedadır, sözüm şiirdir, şahittir Tanrı
Yalancının kalbinde har tutmaz bu ateş, tez söner
Ey dilber!

güzelliğin bakışta olması

Ne diyor Atsız:

Gözlerki bir parçasıdır sende ilah'ın
Gözleriki senin en katı zulmün ve silahın
Vur şanlı silahınla, gönül mülkü düzelsin
Sen vuruyorken de öldürüyorken de güzelsin.

abd suriye de kürt devleti kuracak

Şu anda bu rezil iş için çalışıyorlar ama bir şeyi hesaba katmıyorlar!
Türkiye!!!
Tabi hükümetten birileri taş koymazsa, Suriye'deki Türk kuvvetlerinin dibinde bir kürt oluşumu istenmiyor. ABD'den sonraki Rus girişimi ise unun göstergesidir. Çünkü Rusya da Amerika'ya bağlı bir bölge yönetimi istemiyor.

belalı tiplere aşık olan türk kızı

Efendi kişiyi elinin tersiyle iten kızdır.
Ha birde görme engellileri!

yazarların şu an dinlediği şarkılar

Musa Eroğlu-Ya Hızır!

Karınca yükünü, fil çekmez oldu.

tartışmak

Karşımdaki haddini bilmiyorsa daldırırım.

apo atatürk ten sonra çıkan en büyük devrimcidir

Kim lan bu apocu hain?
Dikkat et. Çarparım.

4 ekim instagram facebook ve whatsapp ın çökmesi

Tam mesaj yazarken.

şiir hikayeleri

iki Şiirin Hikayesi

Birisi “Derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına” derken birisi “Efsaneler dökülüyor gülüşlerinden” diyor. ikisi de gönüllerin semalarında raks eden duygularını, kağıtlara döküp, haykırıyor. Duymak gerek, anlamak gerek ve anlamak için yanmak, yanıpta tütmek gerek. işte yanıpta tüten iki insanın kağıda döktükleri gönlün meali bu iki şiir. Birisi yangınının adını Sitare koyarken birisi yangınına Rüveyda demiş. Sitare diye haykıran Dilaver Cebeci’yken Rüveyda diye haykıran Nurullah Genç’tir. Rüveyda Sitare’siz, Sitare, Rüveyda’sız yapamaz, tamam olmaz.

Sitare Doğuyor

Dilaver Cebeci, bir gün bir okulun önünden geçerken başını bir anlık okulun bahçesine çevirir ve yüreğini orada bırakır. Çünkü gülüşünden efsaneler dökülen, kirpikleri yüreğine batan bir kız görmüştü. Kaşı kara, gözü kara… Aslında Sitare o anda doğmuştur fakat kağıdın bağrına kara mürekkep olması için biraz daha beklemesi gerekecektir. Cebeci artık her gün o yoldan geçer. Gönlündeki çöllere ay doğduran gözleri görmek için…

Bir gün sonunda tanışırlar. işte Cebeci’nin sinesine çektiği elif orada sancıtır kalbini. Üzerindeki nazarları bile bile Gözlerin mi daha sıcak gülüyor yoksa dudakların mı dediği kara kaşlı kara gözlü kızla Sitare’siyle evlenir. Evlilikten sonra Dilaver Cebeci’nin Sitare’si Ayla Hanım anlatıyor:-Dilaver, işten geldikten sonra odasına kapanır ve çalışmaya devam ederdi. Bir gece baktım ki yine çalışıyor, ben uyumak için odaya gidip yattım. Aradan ne kadar zaman geçti, bilinmez. Dilaver, beni uyandırdı ve şiirimi tamamladım, beni dinler misin dedi. Ben de hemen toparlandım ve Sitare’yi dinledim.işte Sitare böyle doğar. Cebeci’nin gönlü Sitare’yle akar tarihin sayfasına. Daha güzel olansa Ayla Hanım’ın büyük bir değer vererek tabiri caizse gecenin körü dediğimiz bir vakitte Cebeci’yi dinlemesidir.

Rüveyda da Doğuyor

Günlerden bir gün Dilaver Cebeci’yle Nurullah Genç otururlar. Tanışıklıkları kadim bir dostluktur. Bir süre sohbetten sonra Dilaver Cebeci, Nurullah Genç’e bir kağıt uzatır ve derki:-Bak, bakalım. Bu şiirde bir eksiklik var mı?Kalemi güçlü olan, şiirleri dillerde dolaşan büyük bir şairin sorduğu bu soru gayet ilginçtir fakat Genç’in verdiği yanıtta soruyu aratmayacak kadar ilginçtir. Genç eline kağıdı alır ve Sitare’yi dikkatlice ve özenle okur. Sonra başını kaldırır ve derki:-Bu şiir eksik…Konu hiç tahmin edilmeyecek bir güzergahta ilerlemektedir. Bir büyük şair eksik var mı diye uzattığı şiiri başka kalemi güçlü bir şair eksik var diyerek cevaplıyor. Arada kısa bir sessizlik demiyorum, sükunet olur. Çünkü yüreklerin fırtınası dinmesi gerekir. Ardından Dilaver Cebeci bir tebessümle Genç’e yanıt verir:-O zaman o eksiği sen tamamla.Nurullah Genç, derki:-Bu cümleyi duyduğum anda gönlüme Rüveyda düşmeye başladı.

Usul Usul Bir Yıldız

Farsça “yıldız” manasına gelen Sitare, usul usul anlamına gelen Rüveyda’ya ışık olmuş. Satırlar ayrı, kelimeler ayrı, adlar ayrı fakat bir şey aynı… O aynı olan kalbin, aklın, ruhun, sevincin, hüznün, aşkın, her ne derseniz deyin adı aşktır.

metehan

Türk Tarihi’nin en büyük hanlarından birisi olan Mete Han, günümüze dahi miras bıraktıklarıyla damgasını vurmuştur. Dahası unutulmaz bir yere sahip olmuştur. Yaşamı mücadelelerle geçen Mete Kağan, devlet sistemi, ordu sistemi, istihbarat sistemi ve yeni silahlar alanında devrim niteliğinde birçok yeniliği bize hediye etmiştir.

Mete Han isminin Kökeni

Mete ile ilgili araştırmacılar çeşitli görüşler öne sürse dahi çoğunlukla birleştikleri nokta Çin belgelerinde isminin Mao-Tu veya Mao-tun ya da Mo-tu veya Mo-tun diye geçmesidir. Bu ismin günümüzde Bahadır olan ismin, o günkü ismiyle okunuşu olduğu söylenmektedir. Ayrıca Bagatur, Batur, Batır gibi isimlerin de bu isimden türetildiği ileri sürülmektedir.

Mete Han’ın Tahta Çıkması

Tarihler M.Ö. 234’ü gösterdiğinde Teoman’ın(Ti-men, Tuman) ulu hatunundan büyük oğlu dünyaya geldi. ileride Mete adını alacak bu genç her Türk Çocuğu gibi eğitimler alarak büyüdü.

Yü-ecılar

Mete, Yü-ecılara giderken hiç sesini çıkarmadı fakat bir gece vakti Yüe-cıların en iyi atlarını alarak oradan kaçtı ve Ötüken’e geldi. Teoman oğlunu karşısında görünce bir taraftan gururlansa da bir taraftan sözde başarısızlığını gördü. Daha sonra Mete’ye on bin kişilik bir çeriyi(askeri) teslim etti.Mete artık Bagatur Şad olmuştu. Ancak Mete bir şeylerin farkına çoktan varmıştı ve farkında olduğu bir konu daha vardı. O da savaşmak… Mete, kendisine verilen tümeni çok iyi yetiştirmeyi kafasına koymuştu. Çünkü bir planı vardı. Bir gün en sevdiği atını alarak tümenin karşısına getirdi. Atını sevdikten sonra okların atına yöneltilmesini emretti. Bütün çeriler oklarını ata yönelttiler fakat Mete emir verdiğinde tümenin içinden atı vurmayanlar oldu.

Mete, onlara sebebini sorunca “Bu, sizin en sevdiğiniz atınız” cevabını aldı. Mete oracıkta ok atmayanların kellesini vrdu ve tümenine dönerek, bir daha emir verdiğinde şüphe istemediğini söyledi. Çünkü o, bir amaca yürüyordu ve yanında şüpheye yer yoktu. ilerleyen günlerde Mete, ıslıklı oku icat etti ve o ıslıklı okunu nereye atarsa tümeni sesi takip ediyor, ok nereye düştüyse orayı ok yağmuruna tutuyordu. Mete çelikten sert bir tümen yetiştirmişti. Artık vakit gelmişti. Devleti Çin tesirinden kurtarma vakti…Bir gün Mete, babasının sürek avına çıkacağını haber aldı. Tümenini topladı ve babasının mevkisine doğru hızla at sürdü. Babası, onu görünce şüphelenmedi fakat havada bir ıslık sesi duyuldu. Ardından da on bin ok… Teoman atından düştü ve öldü. Mete o dakikadan sonra Mete Han’dı.

Zeka ve Güç ve Yükseliş

Mete Kağan, tahta geçtikten sonra Çin yanlısı herkesi öldürttü. Sıra devletin toparlanmasında ve yükseltilmesindeydi. Bu değişikliği fırsat bilen ve talepte bulunan ilk topluluk Proto-Moğol kavmi olduğu belirtilen Tung-hular oldu. Mete Kağan’dan bir elçi vasıtasıyla önce atını, sonra hatununu ve daha sonra da iki ülke arasında bulunan bir toprak parçasını istediler. Mete Han’ın yanıtı ise muhteşem oldu. “Gidin ve hanınıza deyin ki Mete, seni o toprakta, o atının üstünde, yanında eşiyle bekliyormuş.”Mete ordusunu alarak Tung-Huların üstüne yürüdü ve onları kılıçtan geçirdi. Tung’Huların çoğu kuzeydeki dağlara az bir kısmı kurtularak firar ettiler ve her sene at, sığır ve koyun veya deveden oluşan vergi ödemeyi kabul ettiler.

Mete Han, Tung-Hu meselesini halletmişti. Mete Han, küçük sayılabilecek kuzeydeki toplulukları da kendisine kattı. Daha sonra güney batısında yer alan Yüe-cıların üstüne M.Ö.203’te yürüdü ve onları da mağlup etti. Yüe-cılar aldıkları yenilgiyle batıya göç ettiler. Daha sonra Sarı Irmak’ın güneyine geçerek oradaki bulunan ve ticaret için öneme hayiz toprakları da aldı. Bu utkular Hun Türk Devleti’nin gücünü pekiştirmiş, Türk Devleti’ni askeri ve stratejik bakımdan onu yüksek bir konuma getirmişti.

Çin’in Diz Çöküşü

Tarih M.Ö.200’ü gösteriyordu. Mete Kağan dokuz yılda birçok başarıya imza atmıştı ve tarihe aslında çoktan damgasını vurmuştu fakat önünde bir engel daha vardı. Çin’e diz çöktürmenin zamanı gelip çatmıştı. Mete Han ordusunu alarak Çin’in kuzeyine doğru akına geçti. Birçok kaleyi ele geçirdikten sonra biraz kuzeye çekildi. Çünkü bir haber almıştı. Çin imparatoru Gaozu, ordusunu toplayarak, onun üstüne yürüyordu. Mete Kağan, Çin Ordusu yaklaştıkça kuzeye çekiliyordu. Böylece hem Çinlileri alışık olmadıkları soğuk bölgelere çekiyordu hem de bir stratejik harekatın temelini atıyordu. Çin imparatoru Gaozu, Mete’ye bir elçi gönderdi.

Elçinin Asıl Amacı

Elçinin asıl amacı Türk Ordusu’nu incelemekti. Mete Kağan, orada da zekasını konuşturdu ve asıl gücünü ormanlarda saklayarak elçinin göreceği alanda yaşlıları, çocukları ve sıska atları bıraktı. Elçi, imparatora döndüğünde sevinçli haber veriyordu. imparator, bunu duyunca hemen bir elçi daha yolladı ama o elçiyi beklemeden de harekete geçti ve hayatının en büyük hatalarından birisini yaptı. Sonradan gönderdiği elçi gerçekleri öğrenmişti ama vakit artık çok geçti. Mete Kağan’ın çekilme harekatını artık kaldıramayan ve aldığı istihbaratlarla dört nala uçan imparatoru, Mete Han istediği kapana çekmişti. Baideng yakınlarında yaptığı Turan Taktiği ile Mete, imparatoru kuşattı. Çinliler birer birer ölüyordu. Bunu gören imparator kaçmanın yollarını aradı. Bir süre sonra da bulduğu bir boşluktan kaçmayı başardı. Daha sonra Baideng’teki Şanşi Peteng Kalesi’ne sığındı. Ardından da Mete Han, kaleyi kuşatma altına aldı.

Çin imparatoru sona geldiğinin farkındaydı ama son çare olarak Mete’nin Çinli olduğu söylenen eşine armağanlar göndererek yardım istedi. Eşi ise Mete’ye bu isteği bildirdi. Mete Kağan ise kuzey eyaletlerini Mete Han’a bırakma ve vergi ödeme gibi şartlarla imparatoru sisli bir günde askerlerine bir koridor açtırarak serbest bıraktı.Yine aralıksız olmak üzere Mete Han, Çin’in kuzeyini rahatsız etmeye devam etti. M.Ö.198’de Gaozu bu saldırıları kaldıramayacağını anlayınca Mete Kağan’a yine vergi sözü verdi. Ayrıca Mete Han’a evlenmesi için bir Çinli prenses gönderdi. M.Ö.195’te Çin Tahtı’na Lö-Hou imparatoriçe olarak oturur. M.Ö.192’de Mete Kağan, imparatoriçeye bir mektup yollar. Ardından ise onunla evlenmek ister. imparatoriçe hakarete uğramış hisseder fakat Mete’nin gücünü bildiğinden ona karşı çıkamaz ve affını isteyen bir mektupla bir Çinli prenses gönderir.Mete, Çin’e diz çöktürünce bozkırdaki Wu-sunları emri altına aldı.

Mete Han’ın Yenilikleri

Mete, tarihteki birçok yeniliğe imza atmıştır. icat ettiği çavuş oku, bugünkü güdümlü füzelerin atası olmuştur. Orduda kurduğu onluk sistem bugün her devletin ordusunda uyguladığı bir sistem haline dönüşmüştür.Ayrıca profesyonel askerlik Mete’nin başlattığı bir sistem olmuştur. Ayrıca istihbarat ağını da kurmuş, haber almaları genişletmiştir. Denilirki Çin ne zaman bir ajan görevlendirirse ya öldürülüyor. Bir başka deyişle Mete’nin adamı olan çaşıt(casus) emri vereni öldürüyordu. Ayrıca tarih boyunca süregelen Türk Devlet Sistemi de Mete Kağan ile dünyaya ispatlanmıştır. Mete Han, tarıma bağlı ihtiyaçlarını gidermek için kendisine bağlı tarım şehir devletlerini kurmuştur. Japon Denizi’nden idil Nehri’ne, Sibirya’dan Tibet’e ulaşan arazisiyle büyük bir devlet ve günümüze ulaşan miras bıraktığı sistemleriyle Mete Han M.Ö.174 yılında tarihe damgasını vurmuş bir şekilde dünyaya veda etmiştir.Atam Mete Han’ın tini kut bulsun.